Bahar aylarında saman nezlesine dikkat



Bahar aylarında sık görülen saman nezlesi (alerjik rinit) hastalığı birçok kişinin yaşam kalitesini bozuyor.

Toplumun yüzde 20'sini etkileyen bu hastalıkla ilgili Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Süreyya Şeneldir, "Rinit, burun iç kısmını döşeyen ve mukoza adı verilen dokunun iltihabi reaksiyonudur. Rinitlerin yaklaşık yarısı alerjiye bağlıdır. Alerjik rinit, ortamda bulunan bir alerjenin, nefes alma sırasında burna alınıp, burnun iç yüzeyine yapışması ile bu alerjene karşı hassasiyeti olan kişilerin burnunda mikrobik olmayan bir iltihap sonucu ortaya çıkan şikayetler ve bulgulardır. Hastalık, ilk dönemlerde yanlış bir isimlendirme ile 'saman nezlesi' olarak tanımlanmış, daha sonra hastalığın polenlerle ilgili olduğu belirlenmiş ancak 'saman nezlesi' terimi kullanılmaya devam edilmiştir" dedi.

Genelde 1-20 yaş arasını etkiliyor

Şeneldir, 'Alerjik rinit'in görülme sıklığı konusunda ise "En sık görülen alerjik hastalıktır. Toplumun yaklaşık yüzde 20'sini etkilemektedir. Her yıl çok sayıda insan alerjik rinite yakalanmaktadır. Bazıları çok hafif atlatırken bazıları için çok ağır geçmekte, işlerini engelleyerek yaşam kalitesini bozmaktadır. Hastalık her yaşta ortaya çıkabilir ancak genelde 1-20 yaş arası başlar. Çoğunlukla ailede aynı ya da benzeri hastalıklar mevcuttur" dedi.

'Alerjik rinit'in belirtileri konusunda Şelendir, "Burunda kaşıntı, sulanma (şeffaf), hapşırma, aksırma nöbetleri, damakta kaşınma, öksürük ve boğaz ağrısı, boğazı temizleme isteği, gözlerde sulanma ve kaşıntı n temel belirtilerdir" diye konuştu. 'Alerjik rinit'in çeşitleri konusunda Şelendir şunları söyledi:

Coğrafi bölge ve iklimle yakından ilgili

"Mevsimsel Alerjik Rinit: Ağaç poleni, çayır poleni ve yabani ot polenlerine karşı alerji gelişmesi sonucunda ortaya çıkar. Şikâyetler bu alerjenlerin atmosferde yoğun olduğu dönemlerde belirgindir. Hastalığın yıl içindeki süresi coğrafi bölge ve iklim ile yakından ilişkilidir. Polen mevsimi dışında hastalar genelde rahattır.

Yıl Boyunca Devam Eden Alerjik Rinit: Alerjenlere temasın yıl boyu devam ettiği ve şikâyetlerin genellikle tüm yıla yayıldığı alerjik rinit şeklidir. Neden olan alerjenler ev tozu akarları (mite), hamamböcekleri, ev hayvanı alerjenleri (kedi, köpek, hamster gibi) ve mantar sporlarıdır (küf). En önemli alerjen ev tozu akarlarıdır (mite). Hastanın yaşadığı ortamda sürekli olarak akar alerjenlerine maruz kalması şikâyetlerinin yıl boyu devam etmesine neden olur. Hamamböcekleri de önemli bir ev içi alerjen kaynağıdır. Alerjisi olanlar, hamamböceği alerjenlerine maruz kaldıklarında rinit şikayetleri ortaya çıkmaktadır.

Diğer bir ev içi alerjen ise ev hayvanı alerjenleridir. Özellikle kedi antijenleri çok önemlidir. Bulaştığı ortamda aylarca varlığını devam ettirebilir. Sadece ev içinde değil, okul, işyeri ve toplu taşıma araçlarında da yüksek düzeylerde tespit edilmiştir. Ayrıca mantar (küf) alerjisi olanlarda, ev içi mantarlara maruziyet şikâyetleri tetikleyecektir.

Mesleksel Alerjik Rinit: Çalışma ortamındaki alerjenlere ya da irritan (tahriş edici) maddelere bağlıdır. Hapşırma, burun akıntısı ve burun tıkanıklığı gibi alerjik rinit bulguları çalışma ortamına girdikten sonra ortaya çıkar. Hastalar hafta sonlarında ve tatillerde rahattır".

Hamilelere diş sağlığı uyarısı



Diş hekimi Nazan Bozkurt, hamile kalmak isteyen ve hamile olan bayanların ağız-diş sağlıklarına daha çok özen göstermeleri konusunda uyararak, "İlk 3 aylık dönemde bebeğin organ gelişimi olduğu için diştaşı temizliği istenmeyen sonuçlar doğurabilir" dedi.

Medicana Bahçelievler Diş Hastanesi'nden Diş Hekimi Nazan Bozkurt, hamile olan veya hamile kalmak isteyen bayanları ağız ve diş sağlığı konusunda bilgilendirdi. Bozkurt, hamilelik döneminde hormon seviyelerinin değişimine bağlı olarak diş ve dişetlerinde hassasiyetin arttırdığını belirterek, "Bu dönemde gereksiz tedavilerden kaçınmak için hamilelik öncesinde gerekli tetkik ve tedavilerin yapılması ve devamında kontrollere devam edilmesi önemlidir" dedi.

Hamileliğin özellikle ilk 3 ayında gerekmiyorsa, enfeksiyona neden olmamak için diştaşı temizliğinden bile kaçınmak gerektiğini söyleyen Bozkurt, bu dönemde oluşacak enfeksiyon sonucu ortaya çıkan bakteriyemi nedeniyle bebeğin organ gelişiminin olduğu özellikle ilk üç ayda istenmeyen sonuçlar oluşabileceğine dikkat çekti.

Bozkurt, hamileliğe bağlı olarak değişen hormon seviyeleri ,dişeti sorunlarını doğrudan ,diş çürüklerini ise endirekt olarak etkilediğini söyleyerek, hamileliğin erken safhalarında dişetlerinde şişlikler ve kızarıklıkların gözlenebileceğine dikkat çeken Bozkurt, "Bu şekildeki diş etleri oldukça hassastır ve kolayca kanar. Hamilelik gingivitisi , genellikle hamileliğin ikinci ayında başlar, sekizinci ayında en üst seviyeye çıkar, doğumdan sonra kendiliğinden iyileşir. Ancak düzenli ağız-diş bakımı
yapmayan kişilerde oluşan ve diş etinin tahrişine neden olan bakteri plağı ya da diştaşı gibi etkenler hamilelik gingivitisi tablosunu daha ciddi boyutlara taşıyabilmektedir. Hamilelikte her çocukta bir dişin kaybedileceği yönündeki hurafelere inanmamak gerekir, çok yanlıştır. Çünkü hamilelikte, çocuk annenin dişlerindeki kalsiyumu alamaz, böyle bir şey söz konusu değildir. Hamilelik esnasında annenin dişlerinden kalsiyum kaybı olduğuna dair herhangi bir bilimsel kanıt yoktur. Bu dönemde bebeğin ve annenin
kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için annenin günlük ortalama 1200-1500 mg kalsiyum alması gerekir. Anne adayının hamilelikte süt-süt ürünleri ve bol yeşil yapraklı kalsiyumdan zengin sebzelerle beslenmesi gerekir. Eğer gıdalarla alınan kalsiyum yeterli değilse bebek için gerekli olan kalsiyum annenin kemiklerinden sağlanır" ifadelerini kullandı.

Medicana Bahçelieveler Diş Hastanesi'nden Diş Hekimi Nazan Bozkurt, hamilelik döneminde dikkat edilmesi gereken hususları da şöyle sıraladı:

"Hamileliğin ilk üç ayında bebeğin organ gelişimi evresi olan ilk üç ayda mümkün olduğunca dental tedavilerden kaçınılmalıdır.Eğer mutlaka tedavi gerekiyorsa anne adayının jinekoloğu ile görüşüp düşük riskinin varolup olmadığı öğrenilip tedavi ona göre şekillendirilir. Mümkünse tedavi ikinci üç ayda gerçekleştirilir. Hamilelik esnasında günlük ağız-diş bakımı asla kesintiye uğramamalıdır. Hamilelik esnasında oluşan hormon artışı ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı
daha hassas yapar. Günde iki kez diş fırçası ve diş ipi kullanılarak etkili diş bakımı yapılarak plak birikimine engel olunmalıdır. Ağız gargaraları yada ılık tuzlu su ile gargara yapılarak dişetlerinin rahatlaması sağlanır ve hassasiyeti azaltılır. Hamilelik döneminde kusma oluyorsa hemen ağız bol suyla çalkalanmalıdır. Hemen diş fırçalama yapılmamalıdır. Çünkü kusma sonucu oluşan mide asidi, fırçalama etkisi ile beraber dişlerde aşınmalar oluşturabilir. Ancak kusmadan bir saat sonra dişler fırçalanmalıdır. Hamilelik esnasında mümkün olduğunca ilaç kullanılmamalıdır. Kullanılması gerekiyorsa anne adayının jinekoloğu ile görüşülüp gerekli ilaç verilmelidir. Dental tedavilerde kullanılan lokal anesteziklerin üretici firmanın önerileri doğrultusunda kullanıldığı taktirde herhangi bir sakıncası yoktur. Hamilelik esnasında tetrasiklin grubu ilaçların alımına bağlı olarak bebeğin dişlerinde giderilemeyecek renkleşmeler oluşur. Kesinlikle bu tür ilaçların alımından kaçınılmalıdır. Ağrı kesici kullanmada dikkatli olunmalıdır. Doktorunuzun vereceği ilaç dışında herhangi bir şey kullanılmamalıdır. Diş hekimliğinde kullanılan röntgen makinelerinde her ne kadar radyasyon oranı düşük olsa da röntgen çekiminden kaçınılmalıdır. Zorunluluk yoksa bu işlem doğum sonrasına ertelenmelidir. Eğer çekilmesi gerekiyorsa anneye özel koruyucu önlük giydirilmeli, hızlı film ve düşük doz uygulaması yapılmalıdır."

Hamilelik döneminde dişlerin neden çürüdüğüne açıklık getiren Bozkurt, "Hamilelik döneminde vücuttaki dengenin bozulması dişlerin çabuk çürümesine uygun bir ortam oluşturur. Bu dönemde tatlıya, abur-cubura olan düşkünlük artar. Bu gıdalar alındıktan sonra fırçalama yapılmazsa ağızda bakterilerin üremesi için uygun ortam hazırlanmış olur, dolayısıyla diş çürüklerinde de artma olur" dedi.

Gebelik döneminde diş tedavileri için ideal dönemin hangisi olduğu konusunda bilgi veren Bozkurt, "Trimestyr olarak adlandırılan 3-6 aylar arası dönem gebelik sürecinde diş tedavileri için ideal dönem olarak kabul edilmektedir. İlk ve son trimestırlarda ise zorunlu olmadıkça dental tedavilerden kaçınılmalıdır. Eğer gerekliyse diş filmleri kurşun önlük kullanılarak çektirilebilir. Diş ve dişeti enfeksiyonlarına bağlı olarak kullanılacak ilaçlar muhakkak hekim gözetiminde tercih edilmelidir. Bu dönemde artan östrojen ve progesteron seviyelerine bağlı olarak tüm vücutta olduğu gibi ağız ve dişeti dokularında da değişiklikler meydana gelir ve dokuların mikroorganizmalara karşı cevabı daha fazla olur. Özellikle dişeti kanaması olan hamile bireyler muhakkak bir periodontoloji uzmanına başvurmalıdırlar" ifadelerini kullandı.