60 Saniyede Moral Depolayın!



Yaşamın sorumlulukları ve koşuşturmacası içinde sabahları paldır küldür yataktan fırlayıp kendimize bir merhaba bile demeden strese günaydın dememiz hiç kimsenin suçu değil. Yazar ve kişisel gelişim uzmanı Patricia Muradi "Ne kadar güçlü, kendimizden emin olursak olalım nihayetinde insanız!" diyor ve soruyor "Kendinizi motive etmek için 60 saniyeniz de mi yok?"
"Doğamız gereği de kabul görmeye, beğenilmeye, motive edilmeye ihtiyaç duyarız diyen Patricia Muradi "Büyük ya da küçük, kadın veya erkek hepimiz takdir görmek için yaşar, hatta bunun biz dünyayı terk ettikten sonra da devam etmesi için elimizden geleni yaparız. Bunun da ayıp bir yanı yok" görüşünde. Hayat koşulları çoğumuza ortak problemleri getiriyor.

Panikten Uzak Durun

Sabahları paldır küldür kendimizi yataktan dışarı zor atıp, öz bakımımızı yapıp sürüne sürüne giyindikten sonra bir acele işimize veya günlük koşuşturmalarımıza yetişmeye çalışırız. Hele büyük bir şehirde yaşıyorsak, zamanımızın önemli bir bölümünün yolda geçmesi riski olduğundan kimi zaman panik halde günü yakalamaya çalışıyoruz. Bu arada kendimizi unutuyor, makyaj yapmak ya da tıraş olmak gerekmiyorsa aynaya bile bakmaya gerek görmeyebiliyoruz.

Beyaz Atlı Taktir Prensi

"Aceleniz var, kabul ediyorum zamanınız kısıtlı nihayetinde Mars'ta ikamet etmediğimizden hemen hepimiz zaman ile yarışmanın ne kadar güç, aynı zamanda ne denli yorucu ve yıpratıcı olduğunun bilincindeyiz. Ama kendinizi motive etmek adına harcayacak 60 saniyeniz de mi yok?" diye soruyor Yazar Muradi ve ekliyor "İnsanız ve takdir edilmek isteriz.
Pekala, o gün etrafımızdaki herkes kendi işleriyle meşgulse ve bizi onaylayacak tek bir cümle duymak şansımız yoksa ne olacak? Gün boyunca 'Beyaz atlı takdir prensi'nin bir şekilde bize ulaşıp takdir etmesini mi bekleyeceğiz? Elbette bizim dışımızda kalan insanlardan takdir görmek muhteşem bir motivasyon kaynağıdır. Ancak dilerseniz gelin özellikle sabahları bu işi hiç kimselere bırakmadan kendimiz yaparak, güne güzel bir başlangıçla 'Merhaba' diyelim"

Kendinize Günaydın Deyin

Patricia Muradi, her sabah gözümüzü açtığımızda kendimize günaydın dememizin önemine değiniyor ve "Kendimize ismimizle hitap ederek, örneğin, 'Sevgili Ayşe, günaydın, bugün bol ışıklı ve güzel bir gün olsun senin için' dediğimizde zannederim buna kimsenin bir itirazı olmaz ve pek fazla da zamanımızı almaz. İnsanın kendi kendisine ismi ile seslenmesi başlarda belki biraz komik gelebilir ancak denendiğinde kendimizle iletişime geçtiğimiz ve kendimizi kabul ettiğimiz için mutlak bir fayda sağlayacaktır. Öte yandan kendimize değer verdiğimizde başkalarının ne kadar değerli olduğunu anlamamız daha kolay olacaktır" uyarısını yapıyor.

Şımarmak Hakkınız

Merhaba faslından sonra yine kendimiz için önemli bir konu daha var sırada, kendimizi şımartmak. Acaba bugün canımız güne kahve ile mi başlamak ister, bir bardak bitki çayıyla mı, yoksa şöyle bir koca bardak süt veya çikolata mı? Genellikle süt veya bitki çayları daha sağlıklıdır, bu kesin; ancak karar size ait, konu da kendinizi şımartmak olduğundan tercihinizi siz yapacaksınız. İçeceğimizi de seçtikten sonra bu aşama da bitti. Söz yine Muradi'nin "Satırları okuyan bazı arkadaşların şöyle dediğini duyar gibi oluyorum:
"Ne kahvesi ne sütü, ben dişlerimi fırçalayıp kendimi evden dışarı zor atıyorum!" Vakti kısıtlı olanlara önerim, evlerinde kağıt bardak bulundurmaları. Evden çıkarken yanınıza yarım bardak kahve alıp hem yürüyüp hem de yudumlayalım.”

Kendinizi Beğenin

Muradi'ye kulak verelim yine "Kendinizi bu ufak başarı ile güzel ve değerli bulduğunuzu sesli olarak ifade edin. Hoşunuza giden fiziki özelliğinizi seçerek kendinize bu konuyu vurgulayın. 'Saçların çok parlak' veya 'Bu yeni diş macunu dişlerini daha çok beyazlattı' gibi. Hiçbirimiz dünya güzeli veya kusursuz yakışıklı değiliz. Yola çıktığınızda, ağaçlara, çiçeklere bakmayı da ihmal etmeyin. Kendimize günaydın dememiz, bir içecek ikram edip tercih hakkı tanımamız veya ufak birkaç iltifat sözü söylememiz acaba 60 saniyeden fazla zamanımızı almış mıdır? Almamıştır diye düşünüyorum.”

Aynaya Bakma Zamanı

Pamuk Prenses'in üvey annesi kötü ruhlu cadı bile aynaya bakıp kendisine iltifatlar yağdırarak kendisini motive ediyordu unutmayın! Sadece kendinize bakın. Kendinize iyi olan ve beğendiğiniz bir yönünüz için iltifat edin. Bugünkü iltifat sebebiniz, çocuklarla iyi iletişim kurmanız veya bir önceki gün başardığınıza inandığınız güzel bir iş olabilir.

Çalışan Kadın Yakışıklı Eş İstiyor



Bir zamanlar son derece yaygın olan kadınların zengin erkekleri eş seçtiğine ilişkin yaygın görüş, kadının ekonomik özgürlüğünü kazanmasıyla sarsılmaya başladı. Yapılan araştırmalara göre, ekonomik bağımsızlığını kazanan kadın, eskisi gibi erkekte paraya değil, yakışıklılığa önem veriyor...
İskoçya’da yapılan bir araştırma, geçmişte varolan baskılardan sıyrılan ve artan biçimde ekonomik özgürlüklerine kavuşan kadınların, erkeklerde fiziksel çekime maddi durumdan daha fazla önem vermeye başladıklarını ortaya koydu. Açıklamalara göre, kendi bütçelerini kontrol eden kadınlar, eş ya da sevgili olarak seçecekleri erkekte maddi duruma eskisine göre daha az önem veriyor. Yakışıklılık ise böyle bir durumda erkekte paranın önüne geçiyor..

Peki Ekonomik Durumu İyi Değilse?...

Araştırmayla, ekonomik durumu iyi olmayan kadınların ise hala erkeklerin maddi durumunu çekiciliğe tercih etme eğiliminde olduğunu ve eş seçerken öncelikli olarak maddiyata önem verdiği belirlendi. Söz konusu araştırmanın 1851 kadınla anket yoluyla yapıldıdığı açıklandı.

Çocukluk Çağında Astım Tehlikesi



Astım, halk dilinde kısaca nefes darlığı olarak da bilinir. Bu tanımın dışında, tekrarlayan ya da bir kez başladı mı uzayıp giden öksürük; koşarken, oynarken ve hatta gülerken gelişen öksürük ya da nefes darlığı; veya doğrudan nefes darlığı ve hava açlığının yanı sıra hışıltılı solunum astımın belirtileri arasındadır. Bazen bu bulgular aniden başlayabilir ve nefes darlığı/hışıltılı solunum giderek solunum yetmezliğine ve ölümle sonuçlanabilecek astım krizlerine yol açabilir.

Kalıtımsal Faktörler Ön Planda

VKV Amerikan Hastanesi Allerji/İmmünoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Jale Göktan'ın verdiği bilgilere göre, astım çok çeşitli nedenlerle gelişebilir. Ama asıl neden kalıtsal olmasıdır. Kalıtıma katkıda bulunan ikincil faktörler ise çevresel faktörlerdir. Örneğin viruslar, allerjenler, (alerjik olma durumu da kalıtsaldır) hava kirlilikleri, sinüzit ve kimi ilaçlar en sık görülen ikincil faktörlerdir. Bu bağlamda çevre faktörleri, erken çocukluk ve geç çocukluk dönemlerinde kimi farklılıklar gösterebilir. Erken çocukluk devresinde hışıltılı solunum/solunum güçlüğüne neden olan en önemli faktör viral infeksiyonlardır. Viral infeksiyonlar içinde de en sık solunum güçlüğüne RSV-respiratory syncytial virüs – infeksiyonu neden olur. Her viral infeksiyonla nefes darlığı çeken çocuk, daha sonra astımlı olacak diye bir kural yoktur ama ilk 1-2 yılda 2’den fazla hışıltılı solunum/bronşit/bronşiolit/ “zatürree başlangıcı” gibi tanılar konulan bebeklerin çok dikkatle izlenmesi ve allerjik bir altyapılarının olup olmadığı incelenmelidir.

Alerji de Önemli Bir Etken

Çocukluk çağında en sık görülen astım nedenlerinden biri de allerjidir. Allerjik rinit – saman nezlesi – olan çocukların %25’inde astım da gelişir.Ayrıca atopik dermatit- allerjik egzamalı çocukların %70’inde yiyecek allerjisi gözlenmiştir. Özellikle erkek bebeklerde kız bebeklere göre atopit dermetiti olanlarda daha fazladır. Erken çocukluk çağına özgün allerjenler genellikle yiyecek allerjenleri-inek sütü, yumurta-ya da solunum yoluyla alınan-küf, ev tozu akarları, evde yaşayan evcil hayvanlar-allerjenil mileküllerdir.

Yiyecek Alerjileri...

Halk arasında yiyecek allerjilerinin, yalnızca deride döküntü ya da egzama yaptığı sanılmakla birlikte kimi kez burun tıkanıklığı, astım, isal/kusma gibi belirtiler de verebileceği bilinmektedir. Erken çocukluk döneminde hışıltılı bebeklerde ayırıcı tanıda anotomik-doğuştan yapısal-bozuklukların da göz önünde bulundurulması gerekir. Ayrıca tüm yaş gruplarında sistik fibroz tanısı da düşünülebilir. 3-4 yaşından sonra solunum allerjilerine mevsimlerle ilintili olarak polen allerjenleri de katılır ve saman nezlesi ile birlikte astıma da neden olabilir. Bu yaşlarda da soğuk algınlığı virüslerine bağlı olarak bronşit/branşiolit/bronşitik astım gelişebilir.

Astımı Tetikleyen Diğer Unsurlar

Astımı en fazla tetikleyen ve öteki nedenlerle bile gelişmiş olsa dahi astım tedavisini çok güçlendiren bir durum da hava kirliliğidir. Hava kirliliği yalnızca kömür/odun dumanı ya da egzoz gazları olarak düşünülmemelidir. Evlerde içilen sigarının dumanı, yapılan binlerce bilimsel çalışmayla saptandığı üzere astımlıları son derece olumsuz etkilemekle kalmayıp, tek başına astımın gelişmesine neden olabilmektedir. Sigara içilen evlerde yaşayan çocuklarda bronşit/astımın gelişmesinin, içilmeyen evlerdeki çocuklara göre %60 – 70 daha fazla olduğu gösterilmiştir.

Erken Tanı Önemli!

Erken tanı çok önemlidir. Erken tanı ile astımın yerleşmesi ve kemikleşmesi önlenebilir. Modern tıpta çok etkin ilaç tedavileri vardır. Ama çevre faktörlerinin kontrol edilmesi en az ilaç tedavisi kadar, hatta daha fazla önemlidir. Yukarıda sözünü ettiğim hikaye ve bulguları olan çocukların erken tanısı için oldukça kolay uygulanabilen birçok kan, deri ve solunum testleri vardır. Yukarıda sözü edilen şikayetleri olan çocukların bir allerji/ astım uzmanı tarafından incelenmesi ve gerekli önlemlerin mümkün olduğunca erken alınması çok uygun olur.

Hamilelikte Ne Kadar Kilo Almalı?



Hamilelik döneminde önemli olanın çok kilo almak değil, sağlıklı beslenmek ve sağlıklı kilo almak olduğunu söyleyen uzmanlar anne adaylarını uyarıyor. Anne adaylarının hamilelik sırasında aldığı aşırı kilolar doğum sonrasında da peşlerini bırakmıyor. Bu nedenle bu özel dönemde sağlıklı beslenmek ve gerektiği kadar kilo almak çok önemli...
Gebelik ilerledikçe iştah da artıyor ve bu iştah artışı anne adayının ve bebeğin yeterli derecede besin almasını sağlıyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökmen İyigün, hamilelik sürecinde kadınların ne kadar kilo alması ve nasıl beslenmesi gerektiği hakkında bilgiler verdi.

Ne Kadar Kilo Alınmalı?

Gebeliğin doğasında anne adayında ortaya çıkan iştah artışı ve sonrasında gelen kilo artışı vardır. Bu iştah artışı anne adayının ve bebeğinin yeterli derecede besin almasını sağlayan doğal bir yoldur. Gebe bir kadın aldığı günlük kaloriyi artırmalıdır. Bir çok hamile kadın hamilelik öncesinde aldığı kaloriden günlük 300 kalorilik bir artışa ihtiyaç duyar ve hamileliği süresince de kilo alır. Boyu ve kilosu orantılı bir kadın için hamilelik süresince alınması gereken ortalama kilo 12.5 olup bu değer önerilen 11 ila 16 kilo arasındadır. Fakat boyu kilosuyla orantılı olmayan daha zayıf olan kadınlar için önerilen kilo artışı 18 kg.’dır. Şişman kadınlar için önerilen kilo artışı 7 ila 11 kg.’dır. Şişman kadınlar hamilelik süresince ne diyet yapmalı, ne de kilo kaybetmeye çalışmalıdır.

Emzirme İçin Gereken Enerji

Annedeki kilo artışı hamilelik süresince anne ve bebek arasında ayrı bir şekilde paylaşılır. Annede yağ, hamileliğin erken dönemlerinde depolanır ve gebeliğin ortalarında besin depolanması en yüksek seviyeye ulaşır. Bu erken depolanma işleminin, hamileliğin son 10 haftasında hızla büyüyecek olan bebek için gerekli olabilecek enerjiyi sağlamak için yapıldığı düşünülmektedir. Hamileliğin son döneminde bebeğin hızlı gelişimi için ihtiyaç duyulacak enerji ve anne adayının artan metabolik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gebeliğin ortalarında plasental büyümede ve organların ağırlıklarında hızlı bir artış yanında kan yapımında da hızlanma görülür. Hamileliğin erken döneminde depolanan ve hamilelik süresince kullanılmayan yağ deposu emzirme için gerekli olan enerji ihtiyacını karşılamak için kullanılır.

Sağlıklı Beslenmek Önemli

Sağlıklı beslenme, fazla kilo almadan gerekli besin ve kaloriyi almak için iyi bir yoldur. Örneğin; patates cipsleri, soda ve çikolata yerine meyve, yoğurt ve şekersiz tahıl yemek gerekli besinleri almak için ideal bir yoldur. Gebeliğin ilk üç ayında, yani 1. trimestr döneminde 1.3 kg. ila 3.6 kg. ve bundan 1 hafta sonra da 400-450 gr. Alınması en idealidir. En hızlı kilo artışı son 3 ay içerisinde olur. Bebek doğduktan 1 ya da 2 hafta sonra yaklaşık olarak 8-9 kilo kaybetmelisiniz.
Eğer gebelik süresince aşırı kilo almadıysanız hamilelik öncesi kilonuza 4-6 ay içinde geri dönmeniz oldukça normaldir. Nadiren de olsa bazı kadınlarda gebeliğin son haftalarında sıvı birikimi görülür. Bu sıvı birikimi bir haftada aşırı kilo almaya ve ayaklarda ve yüzde ödem oluşmasına sebep olabilir. İşte bu nedenlerden dolayı doktorunuz her hafta sizi muayene ederek kilo artışınızı ve sağlığınızı kontrol etmelidir.

Uyku Düzeni Cinselliği Etkiliyor



Uykunun cinsel sorunlar üzerindeki etkisi araştıran bilim adamları bu konuda önemli bilgilere ulaştı. Buna göre uyku düzeni, cinsel hayat üzerinde tahmin ettiğimizden daha çok etkiye sahip... Araştırmalarını uyurgezerlik ve uykuda seks bağımlılığı üzerine de yoğunlaştıran uzmanlar, uykudaki aşırı cinsel birleşme isteğinin beynin bazı bölümleriyle ilgili olduğunu gösteren sonuçlar buldular. Uzmanlar, erkeklerin cinsel birliktelikten hemen sonra uyuyakalmasının nedenini de tesbit ettiler.

Libido Uyarılıyor

Uyku sırasında çoğu insanın beyni çalışmaya ara verdiği halde uykuda seks bağımlılığı hastalarında, yemek yemek ve seks yapmak gibi basit ihtiyaçları kontrol altında tutan hipotalamus hızlanıp, libidoyu uyarıyor. Uyku esnasında eşlerin birbirlerine ne gibi tepkiler verdiği konusundaki araştırma sonuçları da ilginç. Buna göre eşle derin uyku halindeyken, eşlerden birinin diğerine refleks olarak sarılması (özellikle sarılan koca ise) kadınların doğasındaki yakınlık duyma ihtiyacı vücutlarını otomatik olarak temasa geçiriyor. Kısaca eşinize sokulduğunuzda vücudunuz ve beyniniz cinsel bir tepki veriyor. Çarpıcı bir sonuç da hipotalamusun, uyurken bile vücutsal temas da dahil olmak üzere tüm ihtiyaçlarımızı gözlemlediği.

İlkel Beyin...

Uyku sırasında vücudun hormon stoğu yapmak için bir çeşit ikmal mekanizması olduğunu vurgulayan uzmanlar, bu yüzden uykusuzluk çeken kişilerde, cinsel dürtü hormonu olarak da bilinen testosteron seviyesinin düşük olabileceğini belirtti. Buna rağmen bazı kadınların, uykusuz kalmaları sonucu sinirli oldukları ama cinsel olarak da aşırı uyarıldıkları saptandı. Araştırmayı yürüten uzmanlar bunun sebebi konusunda "O sırada beynin daha ilkel bir konuma geçmesi olabilir" açıklamasını yaptı.

Erkek Neden Uyuyakalır?

Erkeklerin eşleriyle cinsel birliktelikten hemen sonra uyuyakalmasına ise uzmanlar şu şekilde açıklama getirdi:
"Çünkü orgazm yaşamak bir erkeği yalnızca fiziksel olarak yormuyor, aynı zamanda vücudunda mutluluk ve uyku hissi veren bir hormon olan prolaktin birikmesine yol açıyor. Kadınlarda ise prolaktin kadar salgılanan oksitoksin hormonu da yakınlaşma ihtiyacını artırıyor."

Formda Kalmanın Sırrı

Bu arada İngiltere'de 276 yetişkinle yapılan araştırmada, günde 8 saat uyku uyumayı alışkanlık edenlerin kilolarını korudukları, 8 saatten az uyuyanların ise kilo aldıkları saptandı. 6 yıl süren çalışmada ayrıca 8 saatten fazla uyuyanların da kilo aldıkları belirlendi. Çalışmada, 8 saatten az uyuyanların 6 yıl içinde 2 kilo aldıkları belirlendi. 8 saatten fazla uyuyanların ise 6 yıl içide toplam 1 buçuk kilo aldıkları ifade edildi. Araştırmaya başkanlık eden Jean- Philippe Chaput, uzun vadedeki çalışmanın, uykunun insan vücudundaki kilo ve yağ oranını nasıl değiştirdiğini saptadıklarını söyledi.

Kalıcı İnceliğin Yeni Sırrı: Biyometrik Diyet



İnce bir vücut ile deniz mevsimini karşılamak ve bunu yaparken de kalıcı zayıflık elde etmek mümkün. Yaşasın Hayat Kliniği, yaz mevsimine daha ince bir vücutla girmek isteyenleri "Biyometrik Diyet" ile tanıştırıyor…

Düşük glisemik indeksli beslenmeyi hedefleyen “Biyometrik Diyet” planı kişileri, sosyal hayattan koparmadan yaşam tarzlarını ve damak zevklerini dikkate alarak sağlıklı ve kalıcı bir inceliğe kavuşturmayı hedefliyor.

Prof. Dr. Osman Müftüoğlu öncülüğünde Yaşasın Hayat Kliniği Beslenme ve Kilo Yönetimi Enstitüsü uzmanları tarafından geliştirilen bu diyet özellikle “sağlığa zararlı yağları” yok etmeyi hedefliyor. Kişiye özel bu program sayesinde vücudun bel, kalça ve diğer bölgelerinde biriken yağlara kalıcı olarak son veriliyor ve kişiler sağlıklı bir inceliğe kavuşturuluyor.

Yaşasın Hayat Kliniği; Biyometrik Diyet planını uygularken, günlük toplam kalori tüketiminde yüzde 25 - 40 oranında bir sınırlama yapmak ve günde ortalama 150 - 250 kalorilik ek bir fiziksel faaliyette bulunmak yeterli oluyor. Besin dengesi yüzde 30 yağ, yüzde 50 karbonhidrat, yüzde 20 protein olarak planlanıyor. Karbonhidrat kaynakları tam tahıl, bakliyat, sebze, meyve gibi doğal olanlardan seçiliyor. Şekerlemeler, şekerli besinler, tatlılar biraz sınırlanıyor, beslenme aralıkları kısaltılıp ara öğünlerle diyet keyifli bir hale getiriliyor.

Diyet İşi Ekip İşi

Yaşasın Hayat Kliniği’nin uyguladığı Biyometrik Diyet, Türkiye’de ilk kez geniş bir akademik ekip ile gerçekleştirilen bir program. Biyometrik Diyet, Yaşasın Hayat Kliniği’nde beslenme uzmanı dışında, Prof.Dr.Osman Müftüoğlu, Aile Hekimliği Uzmanı Dr. Evren Altınel, Davranış Değişikliği Uzmanı İlknur Yılmaz ve aktivite uzmanı Özcan Kızıltaş’tan oluşan bir ekip tarafından yürütülüyor. Her gelir grubuna hitabeden bu çalışma sırasında kişiler, tüm bu akademik ekibin danışmanlığından ayrıca bir bedel ödemeden yararlanabiliyorlar.

Neden Biyometrik Diyet?

Biyometrik Diyet, bilimsel yöntemlerle ölçülebilir bedensel veriler dikkate alınarak yapılan bir çalışmanın ürünüdür. Biyometrik Diyette vücutta yağların hangi bölgelerde biriktiği dikkate alınarak, bir ekip tarafından hem bu yağların yok edilmesine hem de vücudun genel olarak zayıflatılmasına yönelik diyet ve aktivite programları hazırlanıyor.