Hastalıksız yaşam önerileri!



Hastalık üreten yaşam tarzı yüzünden küresel bir salgınla karşı karşıyayız. Şeker ve kalp hastalığından, şişmanlık ve hipertansiyona kadar yaygın sağlık sorunları giderek artıyor.

Bu salgına yol açan yaşam tarzı, ‘uygunsuz gerçek’ olarak sadece bizi değil dünyamızı da tehdit ediyor.

• Peki uygunsuz olan ne? ‘Uygunsuz gerçek’ şu: Peşinden koştuğumuz bu modern ve çağdaş yaşam tarzı, neden bizi ve dünyamızı hasta ediyor? Sorgulanması gereken bu! Eğer salgın gibi artan hastalıklar, çevre felaketleri, kuraklık, susuzluk olmasaydı ve buzdağları tereyağ gibi erimeseydi bu soruyu sormayacaktık. Bizi ve dünyamızı boğan bu deli gömleğini nasıl çıkarabiliriz? Bu gömleği giydirenler de dahil kimse bu sorunun cevabını bilmiyor. Zihinlerin moloz bilgiyle kirlenmesi ve işgali, sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi çözmeyi engelliyor.

• Çözüm diye dayatılan her şey, trilyon dolarlık sektörü şişirmekten başka işe yaramıyor. Artan sağlık harcamalarına rağmen, insanlık daha sağlıklı değil. Bu hastalıklarla mücadelede bunca yılda gelinen yer; krizlerle uğraşmak yani ‘kriz yönetimi’ yerine krizlere yol açan risklerle uğraşmak yani ‘risk yönetimi’: Hastalık doğuran risk faktörlerini ortadan kaldırma stratejisi. Yani bizi sokan ne kadar sivrisinek varsa, hepsine birden girişmek anlayışı. Risklerle dolu bir dünyada, insanlığı sokan sivrisinek bulutları olan bu riskleri yok etme savaşı, dev bir sektör doğuruyor.

• Bu riskleri üreten bataklığı kurutmak çok daha ucuz ve kolay olmasına rağmen ‘bataklık yönetimi’ kavramı henüz bilinmiyor. Bu üçüncü kavramdan haberimiz yok. Bilim dünyası ise bu dev sektörü doğuran sonuçlara odaklanmış bulunuyor. Bilime yön veren sektörler para getiren sonuçlara, krizlere ve risklere dayandığı için tıp kurumu dahil hiç kimse bindiği dalı kesemiyor. Bu yüzden bataklık kurutma görevini üstlenen yok. Küresel boyunduruk altında olan devlet ve milletlerin ise tam bağımsız olmadan böyle bir işe girişmesi oldukça zor.

• Şişmanlıktan kansere kadar bir dizi sağlık sorununa getirilen çözümler, yaşam tarzını değiştirmek yerine yaratılan sektörü daha da büyütmek esasına dayalı. Daha şimdiden, 5-6 ilacın ayrı ayrı veya bir tek tablet halinde alınacağı ilginç bir döneme giriyoruz. Sadece yüksek tansiyon için bile çok sayıda ilaca mahkum olabiliriz. Bunu alamayanların akibeti ise kötü. Yüksek tansiyon ve kalpten ölümler bu yöntemle kontrol altına alınabilirse, şeker hastalığı ile boğuşan şişman bir dünyada yaşıyor olacağız. Şeker hastalığı ve şişmanlıkla ilgili araştırmalar ise son sürat devam ediyor. Yediğiniz içtiğiniz kalorilerin emilmeden atılması da dahil olmak üzere bir sürü çözüm(!) hizmetinizde. Mideye konan kelepçe ve balonlar, karında toplanan yağların ameliyatla alınması, iştah artıran reklamlardan sonra alınan iştah kesen ilaçlar ve daha niceleri…

• Herkesi hasta, hastayı müşteri ve her şeyi de para olarak gören sağlık anlayışı, sağlığın önünde bir duvar gibi duruyor. Sağlığın önündeki engel sanıldığı gibi tıp kurumu veya bilim dünyası değil, günümüz tıbbını ve bilimi bu yola sevk eden sektörün can damarı olan işte bu anlayış! Hastalık üreten yaşam tarzı ise bu anlayışın hayat kaynağı.

• Küresel sağlık mehdileri ise sihirli gıdalarla ve yüksek teknolojiye dayalı rüyalarla toplumu uyutmaya devam ediyor. Yeter ki bu hastalık üreten yaşam tarzını değiştirmeyi kimse aklına bile getirmesin! Zaten isteseniz bile değiştiremezsiniz. Verilen mesaj bu! Dayatılan yaşam tarzını zorunlu olarak yaşıyoruz.

• Küresel sistemin yönlendirdiği bilim dünyası, yaşam tarzını kökten değiştirmek ve Okinawa benzeri sağlıklı bir yaşam tarzının nasıl kurulacağı konusunu araştırmak hariç her konuda harıl harıl çalışıyor. Bu gibi konular bilim dünyasını aşıyor olmalı. Öte yandan, tek tük çabalar dışında yaşam tarzını değiştirmenin zor ve pahalı, ilaç kullanmanın ise daha etkili olduğuna dair yayınlar çıkmaya başladı bile. Yani ‘değiştirmek için boşuna uğraşmayın, kirli akvaryumda ilaçlarla yaşamaya devam edin’ diyorlar. Bu yaşam tarzının mimarları bilime de yön veriyor olmasın?

• Yaşam tarzımız, bizi ve dünyamızı tüketiyor. Canavarı yaratanlar ne yapacağını bilemez durumda. Küresel ısınma mehdisi Al Gore, bizi ve dünyamızı yok oluşa sürükleyen gerçek felaketin bu yaşam tarzı olduğunu ve bu uygunsuz gerçeğin mutlaka sorgulanması gerektiğini söylerken Nobel ödülü alıyor(?).

• İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni. Bu yüzden, ‘şunu yiyin, bunu yapmayın’ türünde öneriler içeren sağlık kitapları, sağlığımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor. Bizler bu öneriler peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık üretmeye devam ediyor. Sağlık ve hayatımıza geçirilen çuval içinde karanlık bir savaşın kurbanı oluyoruz. Her çeşit yöntemin kullanıldığı bu karanlık savaşın hedefi; bedenimizi ve zihnimizi ele geçirmek. Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize üflenen programlar mı, yoksa biz mi? Bu açıdan bakılırsa sorun özgürlük sorunu, çözüm ise bilim ve akıl oyunu.

• Bu bilim ve akıl oyununda akvaryumu kirleten kanalları bilmeden ve bunları temizleyen akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçmek mümkün değil. İşte, yaşadığımız akvaryumu kirleten kanallar : Ülkemizi çöplüğe çeviren çevre savaşı, toplumun yaşam tarzını yozlaştırıp çürüten medya savaşı, özgür iradeyi yok ederek toplumu uzaktan kumandayla yönetmeye çalışan algı savaşı, beyinleri işgal ederek küresel yaşam tarzını dayatan ve bize ait ne varsa yok eden zihinsel soykırım savaşı, vücudumuzu şişiren boyalı sıvı ve içkileri dayatan su savaşı, Türk toplumunu hasta ederek kırmayı amaçlayan sağlık savaşı, bilimsel yozlaşmaya yol açan bilim savaşı, küresel sağlık anlayışı ve şifreleri…

• Sayısı belirsiz oyunların arka planını gösteren sihirli bir gözlüğe ihtiyaç duyuyoruz. Küresel yel değirmenlerine saldıran Don Kişot’luk yerine, yaşam tarzı filminin perde arkasını gözler önüne sermeliyiz. Küresel yaşam tarzının bilimsel analizini yaparken, bu dayatmanın sağlık ve hayatımızı tehdit ettiğini idrak eden derin akıllar ve karar vericiler için çözüm yollarını sunmalıyız. Çünkü çözüme onlar karar verecek. Onlar çözelim derlerse çözülecek, yoksa kötü kaderimiz devam edecek. Bu amaçla, hastalık üreten bir yaşamdan sağlıklı yaşama geçişin yol haritasını çizerken, sağlık ve hayatımızı kilitleyen şifreyi çözmeliyiz.

• İnsanı tüketim canavarına dönüştüren tüketim hırsı yerine, ruhsal zenginliği artıran Anadolu Erenleri’nin gönül anlayışı çözümün temeli. Batı dünyasının tüketim anlayışı gaz emisyonunu artırır, küresel kıyamete yol açarken, maddi ihtiyaç ve ihtirasları sınırlayan milli kültürümüz yaşam sigortamız olabilir. İsrafı yasaklayan, karıncayı bile düşünen manevi anlayışımız küresel ısınmaya yol açmıyor. Batı dünyasının dünyayı kirleten tüketim hırsının tek tedavi yolu bizim gönül dünyamız. Tabii akıl edenler için.

• Sağlığı ticari meta haline getiren küresel oyunlar karşısında, sihirli gıdalarla oyalanan bir toplumun şok olup uyanması ve sağlık bilincine kavuşması zaman alacaktır. Sağlıklı ve özgür yaşama yöntemlerini içeren düşüncelerin, ülkemizin en ücra köşelerine kadar yayılması ve doktor ithal eden değil, ihraç eden bir ülke olmak dileği ile 14 Mart TIP BAYRAMI kutlu olsun.

Hiç yorum yok: